.png)
Plasebo.tr
MiLGRAM DENEYİ: OTORİTE VE İTAAT

Standley Milgram Kimdir?
Stanley Milgram, 1933-1984 yılları arasında yaşamış Amerikalı sosyal psikologdur. 1960'larda Yale'deki profesörlüğü sırasında yaptığı itaat üzerine yaptığı tartışmalı deneyleri ile tanınır. Milgram, ünlü deneyini geliştirirken Holokost olaylarından ve Nazi askerlerinin komutalarına itaatinden etkilendi. 2002'de yayımlanan araştırmaya, 20. yüzyılın en çok atıf yapılan psikoloğu Milgram’dır.
Milgram’ın İtaat Deneyi
Günlük hayatımızda farkında olmadan itaat ettiğimiz otoriteler birçok davranışımızı şekillendirir. İş yerinde amirlerimizin, okulda öğretmenlerimizin, evde anne-babamızın, hastanede doktorların bize verdiği komutları uygular onlara itaat ederiz. Bütün bu otoritelere itaat etmemizin birçok nedeni vardır. En önemli etken ise otoritenin daha fazla bildiğini veya daha deneyimli olduğunu ve bu yüzden güvenilmesi gerektiğini düşünmemizdir.
Yaşadığı dönemde gerçekleşen Nazi olaylarındaki otorite-itaat mekanizması Milgram’ın dikkatini çekmişti. Nazi hapis komutanları ve onların emrindeki personel, eşi görülmemiş insanlık dışı davranışlarında kendilerini kişisel sorumluluktan muaf tutmuşlardır. Sadece emirleri yürüttüklerini ileri sürmüşlerdir.

Peki, sıradan insanlar da otoritenin emirlerini sınırsız bir şekilde yerine getirir mi? Yoksa itaat konusunda belli bir sınırları var mı? Milgram, deneyinin tasarlarken amacı bu soruya cevap bulmaktı.
Deney öncesinde;
Milgram, katılımcıları deneye katılmaya davet ederken asıl amacını onlara söylememiştir. Katılımcılara deneyin 'cezanın öğrenmedeki etkileri' üzerine olduğu ve bir deneyde öğrenci, öğretmen rolleri ve deneyi yönlendiren bir araştırmacı olduğu söylendi. Deney tamamlandıktan ancak belli bir süre sonra asıl amaç açıklandı.
Deneyin asıl amacından haberi olmayan katılımcılar ve her şeyden haberdar olan işbirlikçiler arasında sahte bir kura çekildi ve her seferinde işbirlikçiler öğrenci rolünü üstlendi. Öğretmen rolündeki katılımcıya, deney esnasında karşısındaki öğrencinin acısıyla empati kurabilmesi için elektrik verildi ve öğrencinin kalp rahatsızlığı olduğu söylendi.
Deney esnasında;
Öğretmen rolündeki katılımcı ve öğrenci rolündeki işbirlikçi, aralarında ses bağlantısı bulunan karşılıklı odalara yerleştirildi. Araştırmacı ise katılımcıyla aynı odada kalarak ona komutlar verdi. Öğrenci rolündeki işbirlikçinin vücuduna elektrik vermek için kablolar takılmıştı fakat hiçbir kablo gerçek değildi, hepsi görüntüden ibaretti ve elektrik verilmesiyle eş zamanlı çalışan bir ses sistemi (çığlık, ağlama, yalvarış sesleri) sayesinde acı çektiği izlenimi verilmek istendi.

Öğretmen rolündeki katılımcının görevi elinde bulunan listedeki kelimeleri karşısındaki öğrenciye okumaktı. Sonrasında, bir kelime ve o kelimeyle eşleşebilecek 4 şık okudu. Araştırmacı; katılımcıya, öğrenci yanlış şıkkı seçtiği takdirde ona elektrik vermesini söyledi. 15 volttan başlayarak şekilde, her bir hatalı cevaptan sonra elektrik şokunun şiddeti her sefer 15 volt arttırılacaktı ve en üst sınır olan 450 volttu (Bir insanı öldürmesi muhtemel bir şiddet). Eğer ki öğrenci doğru cevap verirse, öğretmen bir sonraki soruya geçecekti. Öğrenci rolündeki işbirlikçi ise acı çekiyormuş gibi yapacaktı.
Katılımcılar, karşısındaki kişinin acı çektiğini görüp deney sonlandırmak istediğinde, araştırmacı ‘lütfen devam ediniz, deney için devam etmeniz gerekiyor, devam etmeniz kesinlikle çok önemli, başka seçeneğiniz yok, devam etmek zorundasınız’ şeklinde beyanlarda bulundu. Eğer ki 4 durdurma denemesi sonrasında, denek halen durdurmak isterse, deney gerçekten de durduruldu. Katılımcıların birçoğu, öğrenciye verdiği hasarın sorumluluğunu almayacağını duydukları zaman deneye devam etmeyi kabul etti.
Deneyde katılımcıların %65’i deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu -her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da- uygulamışlardı. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorguladı ancak birçoğu seneyi sonlandıramadı. Hatta katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi.
Deneyin sonuçları;
Milgram, bu deneyden yola çıkarak iki sonuca varmış, iki teori geliştirmiştir:
-
Törecilik Teorisi: Bir birey ve ait olduğu grupla ilgili bir teoridir. Eğer ki birey, karar alınacak konuda uzman ve kabiliyetli değilse, hiyerarşik olarak kendisinin üstünde olan kişinin kararlarına tabi olacaktır.
-
Aracılı Durum Teorisi: Kişinin, otoritenin emirlerini yerine getirirken kendisini sadece bir aracı olarak görmesi, kararın doğurabileceği durumların sorumluluğunu üstlenmemesine neden olur. Böylece kişi kendisine verilen emirleri gönül rahatlığıyla yerine getirir.

Milgram deney sonuçlarını şöyle değerlendirdi; "Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü."
Milgram deneyinin birçok benzeri farklı zamanlarda yapılmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir.
Kaynaklar
Haggbloom, SJ, Warnick, R., Warnick, JE, Jones, VK, Yarbrough, GL, Russell, TM, Borecky, CM; McGahhey, R .; Powell III, JL; Beavers, J .; & Monte, E. (2002). 20. yüzyılın en seçkin 100 psikoloğu. Genel Psikolojinin Gözden Geçirilmesi, 6 (2), 139-152.
ÖZTÜRK, N. (tarih yok). İtaatkâr Kamu Görevlilerinin Etik Sorunları. Muğla Üniversitesi.
Bakırcı, Ç. (Erişim; 2020, Ekim 5). evrimagaci.org. Milgram Deneyi: Otoriteye Nasıl Boyun Eğiyoruz?: https://evrimagaci.org/milgram-deneyi-otoriteye-nasil-boyun-egiyoruz-954 adresinden alındı
Uyar, T. (Erişim; 5 Ekim 2020). Açık Bilim. Yoldan Çıkan Psikoloji Deneyleri: http://www.acikbilim.com/2012/12/dosyalar/yoldan-cikan-psikoloji-deneyleri.html adresinden alındı
Yükselbaba, Ü. (2017). Milgram Deneyi: Otorite Ve İtaate Dair. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi.